İletişim Butonu İletişime Geç!

Gemi Çatmaları

Gemi Çatmaları

GİRİŞ
TTK’ da çatma tanımını net olarak yapılmamış olsa da konuya ilişkin mevzuatın hemen
hemen hepsinde ortak tanım olarak gemilerin birbirleri ile çarpışması1 olarak yer alan çatma
kavramının önemi, alınan tüm önlemlere ya da bütün teknolojik gelişmelere rağmen gemilerin
sayısının artması, büyüklüklerinin artması gibi sebeplerden dolayı son yıllarda artmıştır.
1. ÇATMALARIN MİLLETLER ARASI ALANDA DÜZENLENMESİ
Çatmalar konusunda iki çeşit milletlerarası sözleşme bulunmaktadır. Biri 2002’de son şeklini
alan 1929 tarihli Londra Denizde Can Emniyeti Hakkında Milletler Arası Sözleşme iken diğeri
daha çok çatmadan sonraki hususları düzenleyen 1910 Brüksel Sözleşmesidir. Türkiye söz
konusu iki sözleşmeyi de tasdik etmiş olan ülkelerdendir.
2. ÇATMA TÜRLERİ
Ahmet İZVEREN çatma türlerini Kusursuz Çatma, Tek Taraflı Kusur, Ortak Kusur ve
Kılavuz Kusuru olarak tasnif etmişse de Rayegan KENDER bu tasnifin içine Kılavuz kusurunu
almamıştır. Kanımca Rayegan KENDER’ in bu husustaki tasnifi daha doğru olsa da Kılavuz
Kusuru kavramına değinmek de yararlı olacaktır.,
A) Kusursuz Çatma
TTK. 1281/1 hükmü uyarınca umulmayan hal veya mücbir kuvvet yüzünden meydana
gelen veya neden iler geldiği anlaşılamayan çatmalar, kusursuz çatma sayılır.
2 Esasında
mevzuatta üç farklı kusursuz çatma öngörülmüş olsa da mücbir sebep ve beklenilmeyen hal
kavramlarının birbirlerinden ayırmak oldukça güçtür. Zira beklenilmeyen hal gösterilen özen
ve verilen öneme rağmen önceden tahmin edilmesi kesinlikle mümkün olmayan durumlardır.
Ancak bu bağlamda Yetkili makamların emirleri dahi beklenilmeyen hal içinde sayılır.
“Örneğin savaş sırasında yetkili makamlarca gemilerin ışıklarını söndürerek ilerlemesi
emredilmiş olup da bu yüzden çatma meydana geldiyse, bu hal durumu da kusursuz çatma
olarak kabul edilir.”3
Bir diğer kusursuz çatma hali ise, çatmanın neden ileri geldiğinin anlaşılamaması
durumunda ortaya çıkar. Çatmanın neden meydana geldiği her iki tarafça ispat edilemiyor ve
sebebi anlaşılamadığı için arada bir neden sonuç ilişkisi kurulası mümkün olmuyorsa bu hal
de kusursuz çatma hali olarak kabul edilir.
1 İzveren, Franko, Çalık – sf. 371
2 Kender, Çetingil, Yazıcıoğlu – sf. 283
3 Kender, Çetingil, Yazıcıoğlu – sf. 284
3
Kusursuz çatmalarda, donatanın sorumluluğu olmaz, herkes kendi zararını karşılar.
“James River Transport Inc v Nasenbulk ismi ile anılan örnek bir davada, Japonya/Sesabo
bölgesinde liman otoriteleri tarafından demir pozisyonuna alınan iki gemi arasında şiddetli
fırtına etkisiyle demir taraması sonucunda çatma meydana gelmiştir. Amerikan mahkemesi,
her iki geminin kusursuz olduğuna ve çatma nedeniyle herkesin uğradığı zarara katlanması
gerektiğine karar vermiştir.
Yine ‘The Lousiana’ ismi ile anılan örnek bir davada, Lousiana isimli gemi şiddetli fırtına
nedeniyle demirlerinin kapanması üzerine sürüklenerek Flushing isimli buharlı gemi ile
çarpışmıştır. İngiliz mahkemesi, çatmanın umulmayan hal sonucu ortaya çıktığı ve Lousiana
isimli geminin kusursuz olduğuna karar vermiş ise de Temyiz mahkemesi şiddetli fırtına
sebebiyle gerekli teknik tedbirlerin olmaması nedeniyle çatmanın tamamen Lousiana
gemisinin kusurundan kaynaklandığına karar vermiştir.”4
B) Kusurlu Çatma
a. Tek taraflı kusur ile çatma
6762 sayılı TTK’nın 1217. Maddesine göre, çatmanın gemilerden birinin gemi
adamlarının kusurundan ileri gelmesi halinde, bir tarafın kusuru ile çatmadan söz edilecektir.
Yanlış rota takibi, hatalı manevra, aşırı hız veya deniz trafiği kurallarına uymama gibi
hallerden söz edebiliriz. Eklemeliyiz ki kusurlu çatmalarda illiyet bağı muhakkak surette
bulunmalıdır. Zararın oluşumunda payı olmayan bir durumun kusura etkisi bulunmamaktadır.
Kusur, ihmali ve kasıtlı olmak üzere iki çeşittir. Kasıt, iradenin hem tutumu hem de
sonucunu istemesidir. İhmal de ise, irade, fiili isteyerek yapar, fakat neticeyi istemez. İhmal
ağır ihmal ve hafif ihmal olmak üzere iki çeşittir. Ağır ihmal, zararın olmasına kuvvetle yer
veren tutumdur. Hafif ihmal ise, ancak çok tedbirli ve dikkatli kimselerin tahmin edebileceği
olayları önlemek için gerekli davranışta bulunmamaktır.
Kusurlu çatmada iki illiyet bağı söz konusudur. Öncelikle kusurlu hareket veya ihmal ile
zarar doğmalı ve bu zarar ile kusurlu hareket arasında illiyet bağı olmalıdır. Daha sonra ise
zarar ile kusurlu çatma arasında illiyet bağı olmalı, zarar kusurlu çatmadan doğmuş olmalıdır.
Örneğin Yargıtay’a göre gerekli emniyet tedbirlerini almadan demirleyen geminin rüzgârın
tesiri ile çatması kusurlu çatmadır.5
6762 sayılı TTK. 1217. maddesine göre, tek taraflı kusurlu çatmada, çatmanın çatışan
geminin gemi adamlarının kusurundan ileri gelmesi gerekmektedir. 6762 sayılı TTK. 821.
maddesine göre ise, gemi adamları; kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide istihdam edilen
diğer kimselerdir. Çatmanın bu kimselerin geminin sevk ve idaresi ile ilgili kusurlu bir fiili
yapması ile gerçekleşmesi gerekmektedir.
4 Algantürk Lıght – sf. 59
5 Yargıtay 11. HD. 13.3.89 4759/1563
4
6102 sayılı Yeni kanun 1288. Maddesinin gerekçesinde, Brüksel Konvansiyonu’nda
belirtildiği şekilde, geminin kusurunun söz konusu olmayacağından gemi adamlarının
kusurunun madde kapsamına almasıyla birlikte, donatanın kusurunun madde kapsamı dışında
kalmaması için yeni maddeye donatanın kusurunun da eklenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Aslına bakarsanız kanun koyucunun göstermiş olduğu gerekçe, donatanın kusurunun madde
kapsamına alınması için yeterli bir gerekçe olmayıp, uygulamada çatmanın donatanın
kusuruyla gerçekleşmesi mümkün gözükmemekle birlikte, donatanın kusuruna ilişkin
kısmının uygulamasına da pek rastlanılmamaktadır. “Bu sebeple Alman Ticaret Kanunu’nda
ve 6762 sayılı eski TTK’da sadece gemi adamının esas alınması daha isabetli ve donatanın
sorumluluğu sistemi daha uygundur. Çatmaya sadece donatanın kusurlu filinin sebep olması,
küçük gemiler veya yatlarda donatan veya gemi malikinin gemiyi bizzat sevk ve idare
etmesiyle mümkün olabilir.”6
Ayrıca çatmaya kılavuzun kusurunun sebep olması hali TTK md. 1291’de düzenlenmiş
olup, kılavuzun kusurundan ileri gelen çatmadan donatan sorumludur. Ancak “Gemide
bulunan isteğe bağlı danışman ve sevk kılavuzu ile zorunlu danışman kusurundan ileri gelen
çatmadan donatan sorumludur.”7 Şeklinde ifade edilseydi daha doğru bir kullanım olurdu.
b.) Ortak Kusurla Çatma
Çatma, çarpışan gemilerin gemi adamlarının gemicilik kurallarına veya çatışmayı önleme
kurallarına aykırı tutumlarıyla meydana gelmiş ise, müşterek kusurlu çatmanın varlığı kabul
edilir.8 Bu kurala göre göre ortaya çıkan zarardan herkes kendi kusuru oranınca sorumludur.
Tek taraflı kusurlu çatmada kusura ilişkin açıklamalar burada da geçerlidir. Ancak burada
kusurlu fiili sonucu çatmaya neden olan gemi bir değil birden fazladır. Yani çarpışan
gemilerin hepsi kusurludur. Ancak çatışan gemilerin kusurlarının aynı olması şart değildir.9
Ayrıca müşterek kusur sözkonusu olan çatmalarda eğer ölüm, yaralanma veya sağlığın
önemli ölçüde bozulması gibi kusurlu çatma sonucu insanların uğradıkları zararlardan dolayı
gemilerin donatanları zarar oranlarınca değil müteselsilen sorumlu olurlar. Kusur oranı az
6 Kender, Çetingil, Yazıcıoğlu – sf. 285
7 Kender, Çetingil, Yazıcıoğlu – sf. 285
8 Algantürk Light – sf. 66
9 De Merchant Estate v Price’ ismi ile anılan örnek davada Kanada Mahkemesi, motorlu tekne ile yelkenli tekne
arasında meydana gelen çatmada, yelkenli tekede uygun ışıklandırma bulundurulmaması, kanalın yanlış tarafında
seyir etmesi ve çatmanın meydana gelmemesi için uygun bir hareket yapmaması nedenleri ile kusurlu olduğuna,
motorlu tekneyi kullunanın alkollü olması ve yelkenliyi görüş ihmalinin bulunması nedeniyle kusurlu olduğuna
dolayısıyla tarafların çatmada müşterek kusuru bulunduğuna karar vermiştir. 2001 NBQB 98, 2001 N.B.J. No.328,
www.admiraltylaw.com/collisions.htm
5
olan geminin donatanın kusur oranı fazla olan geminin donatanına rücu hakkı
bulunmaktadır.10
3. ZARARIN BELİRLENMESİ, TAZMİNAT DAVASI VE ZAMANAŞIMI
Gemi çatmalarından doğan zararların tazminine ilişkin kurallar genel olarak Borçlar
Hukuku’nun Genel hükümlerinde yer alan haksız fiil kavramıyla aynı olsa da bazı özel usul
hükümleri konulmuştur. Öncelikle belirlenmesi gereken ortaya çıkan zarar ve bu zararın çatma
sebebiyle doğmuş olmasıdır. Bir başka deyişle çatma ve zarar arasında illiyet bağı aranır.
Tazminat yükünün belirlenmesi için, kusurun ve zararın derecesinin belirlenmesi
elzemdir. Gemiye ilişkin tazminatın takdirinde özellikle geminin çatmadan önceki durumu,
onarım gereğinin bulunup bulunmadığı ve yapılacak onarım masrafları göz önünde tutulduğu gibi
belirlenecek zarara yoksun kalınan karların da eklenmesi gerekir.11
TTK Madde 1292/1 hükmüne göre dava öncesi yapılacak12 olan delil tespitlerinde,
çatmanın meydana geldiği yerde deniz ticareti işlerine bakmakla görevli olan asliye ticaret
mahkemesi, bulunmadığı takdirde asliye ticaret mahkemesi, o da yoksa ticaret davalarına
bakmakla yükümlü asliye hukuk mahkemeleri yetkilidir. Çatmaya karışan tüm gemilerin
kaptanlarına veya temsilcilerine tespit yaptırılacağı öncesinde bildirilir. Ayrıca kanun koyucu bu
maddeye bir de özel hüküm getirerek “Çatma sonucu uğranılan zararın tazmini için açılacak
davalar öncesinde bir ihtar düzenlenmesine gerek yoktur.” Şeklinde bir fıkraya yer vermiştir.
Ancak Brüksel Konvansiyonu’nun 6. Maddesinin birinci fıkrasından alındığı belirtilmiş olan bu
hüküm “Türk Hukuk sistematiğinde dava açmak için önce ihtar çekme veya başka bir şekil şartı
yerine getirme zorunluğu olmadığı için gereksizdir.”
Çatmaya dayanan her türlü tazminat istemi, çatmanın meydana geldiği günden başlayarak
iki yılda zamanaşımına uğrar.13 Buna karşılık çatma nedeniyşe cismani zarara uğrayanların veya
ölenlerin mirasçılarının açacakları tazminat davaları on yılda zaman aşımına uğrar.14
1289. maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesine veya 1290. maddenin ikinci fıkrasına
göre, donatanların birbirine karşı olan rücu hakları, ödemenin yapıldığı tarihten başlayarak bir yıl
içinde zamanaşımına uğrar.15
10 TK md. 1218/2; Çağa T.
11 Okay M.S. Sf. 235
12 Kender, Çetingil, Yazıcıoğlu – sf. 289
13 TTk md. 1292/1
14 Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı E.70/4 K. 71/5
15 TTK md. 1292/2
6
ÖZET: Dava, davalıya ait dubanın davacıya ait gemi ve iskele kazıklarına zarar verdiği
iddiası ile açılan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece Ulaştırma Bakanlığı tarafından
yayımlanan Gemi Söküm Yönetmeliği de dikkate alınmak suretiyle, sonuca gidilmesi gerekirken,
görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
(818 S.K. m. 58) (6098 S. K. m. 69) (6102 S. K. m. 4) (6762 S. K. m. 4)
T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 4946
Karar: 2014 / 10841
Karar Tarihi: 06.06.2014
Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen davada İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce
verilen 20.12.2012 tarih ve 2012/314-2012/345 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı
vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 06.06.2014 günü hazır bulunan davacı
vekili Av. H. E. ile davalı vekili Av. A. T. Ç. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve
süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi
Mehmet Alper Bostancı tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki
dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği
görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin İzmir Aliağa Gemi Söküm Bölgesi 12 parselde mevcut
iskelenin sahibi olduğunu, davalı İzmir Gemi Dönüşüm Ltd. Şti.’nin müvekkilinin sahibi olduğu
sahanın önüne bir duba koyduğunu, dubayı kaldırmadığını, müvekkilinin gemilerinin yolunu
tıkadığını ve geçişi zorlaştırdığını, 01.09.2010 tarihinde müvekkili şirkete ait Advanta isimli
geminin bu dubaya çarpmasıyla gemide delik oluştuğunu ve hasara uğradığını, bu konuda Aliağa
Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/37 D. İş sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, ayrıca müvekkili
şirkete ait iskele kazıklarına da zarar verdiğini, beş adet kazığın tamamen devrilip, altıncı kazığın
da devrilmek üzere olduğunu, bu konuda Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/47 D. İş
sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, müvekkilinin toplam 106.135 TL zararın oluştuğunu ileri
sürerek, 50.000 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan
tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, her ne kadar Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesi’nce dosya davanın Deniz
Ticaret Hukuku’na ilişkin bir dava olduğu görüşüyle devir kararı verilmişse de; davanın niteliği
itibarı ile BK’nın 58. maddesi (TBK’nın 69. Maddesi) de yer alan bir bina veya imal olunan şeyin
malikinin o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurdan doğan bir tazminat davası
olduğu, davanın yapı malikinin sorumluluğu hükümlerine göre tarafların tacir olması gözetilerek
dava tarihi itibarı ile asliye ticaret mahkemesinin görev alanında olduğu, davanın taraflarının tacir
olması ve tacirler arasındaki haksız fiil veya tazminat davalarının genel görevli ticaret
7
mahkemesinde görülmesinin gerekli olup, dava tarihi itibarı ile işbölümü ilk itirazına bağlı
olduğu, dava sırasında böyle bir işbölümü ilk itirazında bulunulmadığı için davanın Aliağa Asliye
Hukuk Mahkemesi’nde görüldüğü, bu işbölümü itirazının yapılması halinde davanın Aliağa’nın
ticari davalar yönünden Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi görev ve yetki alanı içerisinde
bulunduğundan; dosyanın Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesinin gerektiği, bu
halde; dava tarihi itibarı ile yürürlükte olan yasa hükümlerine uygun olarak yapılmış bir iş
bölümü ilk itirazı olmadığından ve dava deniz ticaretini ilgilendirmediğinden, davaya Aliağa
Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bakılması ve sonuçlandırılmasının gerektiği gerekçesiyle,
mahkemenin görevsizliğine, dosyanın talep halinde davaya bakmaya devam etmekte olan Aliağa
Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalıya ait dubanın davacıya ait gemi ve iskele kazıklarına zarar verdiği iddiası ile
açılan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin İzmir Aliağa Gemi Söküm Bölgesinde gemi söküm
iskelesinin bulunduğunu, davalının müvekkilinin sahibi olduğu sahanın önüne bir duba
koyduğunu ve dubayı kaldırmadığını, dubanın müvekkilinin gemilerinin yolunu tıkadığını ve
geçişi zorlaştırdığını, 01.09.2010 tarihinde müvekkili şirkete ait Advanta isimli geminin bu
dubaya çarpmasıyla gemide delik oluştuğunu, ayrıca müvekkili şirkete ait iskele kazıklarına da
zarar verdiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın
niteliği itibarı ile BK’nın 58. maddesinde (TBK’nın 69. maddesi) yer alan bir bina veya imal
olunan şeyin malikinin o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurdan doğan bir
tazminat davası olduğu gerekçesiyle görevsizlik ile dosyanın Aliağa Asliye Hukuk Mahkemesi’ne
gönderilmesine karar verilmiştir.
Gerek 6762 sayılı TTK gerekse 6102 sayılı TTK ’n ın 4. maddelerinde, bu kanunlardan
doğacak uyuşmazlıklar ticari dava olarak nitelenmiş olup, 6762 sayılı TTK ’nun 4. madd
2004 yılında eklenen son fıkra ile denizcilik ihtisas mahkemelerinin kurulması imkanı
tanınmıştır. Bu hali ile dava tarihi itibari ile yürürlükte olan 6762 sayılı Yasa çerçevesinde, aynı
yasanın 4. kitabından kaynaklanan uyuşmazlıkların ihtisas mahkemelerince bakılıp
sonuçlandırılması zorunludur.
Yapılan bu açıklamadan sonra somut uyuşmazlığa gelindiğinde, davaya konu
uyuşmazlığın gemi söküm faaliyeti ile uğraşan davanın tarafları arasında meydana geldiği,
mahkemece taraflar arasındaki çekişmesinin bina veya imal olunan şeyin malikinin kusursuz
sorumluluğu ilkesinden hareketle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Ancak, dosya kapsamından
davacı tarafça kıyıya çekilen geminin davalıya ait dubaya çarpması sonucunda gemide ve
davacıya ait iskelede zarar oluştuğu iddiasının ileri sürüldüğü göz önüne alındığında, eldeki
uyuşmazlığın doğrudan borçlar hukuku disiplini içinde yer alan, bina veya imal olunan şeyin
malikinin kusursuz sorumluluğu kavramı dahilinde çözümlenmesi yerine, öncelikle davacı
8
tarafından çekilen geminin TTK anlamında gemi niteliğinde olup olmadığı, oluşan hasarın
kaynağının çatma fiili olup olmadığı gibi hususların ihtisas mahkemesi tarafından incelenip
tartışılması gerekmektedir. O halde, mahkemece Ulaştırma Bakanlığı tarafından yayımlanan
Gemi Söküm Yönetmeliği de dikkate alınmak suretiyle, sonuca gidilmesi gerekirken, yazılı
gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
hükmün davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin
davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene
iadesine, 06.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
KAYNAKÇA
• Algantürk Light, Didem: Denizde Çatma Hukuku, İstanbul 2011
• Kender, Rayegan/ Çetingil, Ergon: Deniz Ticareti Hukuku( Takip Hukuku ve
Deniz Sigortaları İle Birlikte), İstanbul 2009
• Çağa, Tahir/ Kender, Rayegan: Deniz Ticareti Hukuku II Navlun Sözleşmeleri,
İstanbul 2004
• Kender, Rayegan: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası Prof. Dr.
Türkan Rado’ya Armağan, C.LV, S.3 İsatanbul 1997
• Tekil, Fahiman: Deniz Hukuku Uluslararası Konvansiyonlar, İstanbul 1986
• Tekil, Fahiman: Deniz Hukuku, İstanbul 1998
• İzveren, Franko, Çalık; Deniz Ticareti Hukuku Ankara 1994

Yorum Yok

Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış.