Türk Hukukunda Hasta Hakları
TÜRK HUKUKUNDA HASTA HAKLARI
Anayasamızın 2. Maddesinde Türkiye Cumhuriyeti “sosyal devlet” olarak tanımlanmıştır. Sosyal devlet anlayışının gereği olarak devletimiz, vatandaşlarımızın sağlığını korumak ve bu hususta gerekli yatırımları yapmakla yükümlüdür. Aynı zamanda, Anayasamızın 56. ve 65. maddelerinde devletimizin sağlık hizmetlerini yürütme mecburiyeti bilahare belirtilmiştir. Gerek 24320 sayılı Hasta hakları yönetmeliği ile gerekse Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile hasta hakları hukuki güvence altına alınmıştır. Ancak ne yazık ki vatandaşlarımızın çoğu bu güvenceler hakkında yeterli bilgi sahibi değiller. Kanımca bu haklar konusunda yapılan bilgilendirmeler oldukça yetersiz kalmaktadır.
- a) Sağlık hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı
Hiç şüphesiz hastaya tanınan en önemli hak, hastaların sağlık hizmetlerinden faydalanırken adalete ve hakkaniyete uygun olarak yararlanma hakkıdır. Hasta Hakları yönetmeliğinin 6. Maddesi gereği sağlık hizmeti veren bütün kurumlar ve bu kurumlarda görev alan bütün personel hiçbir ayrım gözetmeksizin herkese eşit olarak hizmet vermelidir.
- b) Bilgi edinme hakkı
Hekim, hastaya hastalığı ve tedavi süreci hakkında bilgi vermekle yükümüdür. Hekimin yapacağı genel bilgilendirmenin haricinde her hasta ilgili sağlık kuruluşundan hangi şartlarda tedavi olacağı hususunda ek bilgi talep etme hakkına sahiptir.
İlgili sağlık kuruluşu imkan ve hizmetlerinin neler olduğunu açıkça belirtmelidir. Bilgi talep eden hastaya açıklayıcı bir cevap sunmalıdır. Ayrıca hasta kendisi üzerinde uygulanması muhtemel bir tedavi yöntemi hakkında bilgi almak istediği takdirde sağlık kuruluşunun bu tedavi yöntemi konusunda bilgi vermesi yasal yükümlülüğüdür.
Sağlık kuruluşu ve sağlık personeli, hastaya hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği, tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi, diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, muhtemel komplikasyonları, reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri, kullanılacak ilaçların önemli özellikleri, sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri ve gerektiğinde aynı konuda tıbbi yardıma nasıl ulaşabileceği hususunda bilgi vermek zorundadır. Ayrıca hekimin bilgi verirken hastanın anlayacağı dilde, açık ve hastanın sosyal ve kültürel seviyesi uygun bilgilendirme yapması gerekir.
Hastanın kendisi de doktorsa ve tedavi sürecini halihazırda biliyorsa veya ölmek üzere olan bir hasta son günlerini psikolojik olarak iyi geçirmek için hekimin kendisine bilgi vermemesini talep ediyorsa bu durumda hekimin bilgi verme yükümlülüğü ortadan kalkar.
- c) Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme hakkı
Hastanın tabi olduğu mevzuatta belirtilen koşul ve şartlara uygun olması kaydıyla hasta tedavi olmak istediği sağlık kuruluşunu seçmekte özgürdür. Sevk sistemine uygun olması kaydıyla hastanın durumunda hayati tehlike söz konusu değilse veya durumunun ağırlaşma olasılığı yoksa, hasta tedavi gördüğü sağlık kuruluşunu değiştirme hakkına sahiptir.
- d) Sağlık personeli hakkında bilgi alma, seçme veya değiştirme hakkı
Gerek uluslararası sözleşmelerle gerekse yerli mevzuatımızda hastanın sağlık hizmeti alacağı hekimi seçme hakkı bulunmaktadır. Eğer arzu ederse tedavisi ile ilgili farklı hekimlerin görüşlerine başvurma hakkı da hastaya tanınan başka bir haktır.
- e) Öncelik sırasının belirlenmesini talep etme hakkı
Hastanın talebi doğrultusunda ilgili sağlık kuruluşu muayene sırasını belirlemek, gerekirse sıra numarası verecek araç-gereçleri temin etmekle yükümlüdür. Ağır, acil durumlar veya adli vakalar gibi istisnalar harici muayenenin bu sıraya uygun olarak yapılması zorunludur.
- f) Tıbbi özen gösterilmesini isteme hakkı
Sağlık personeli; hastanın hayatını kurtarmak, sağlığını korumak, sağlığını korumanın mümkün olmadığı hallerde acı ve ıstırabını azaltmaya yönelik tıbbi özen göstermekle yükümlüdür. Eğer hekim veya sağlık kuruluşu hastanın muayenesinde veya tedavisinde gerekli özeni göstermemesinden dolayı hastanın zarar görmesi halinde hekimin veya sağlık kuruluşunun hukuken sorumludur. Biraz daha açmak gerekirse hasta kendisine yeteri kadar tıbbi özen gösterilmediğini iddia ederek, hekim ve sağlık kuruluşu hakkında cezai soruşturma açılmasını talep edebilir.
Sağlık kuruluşunun veya hekimin gerekli tıbbi özeni göstermemesi sonucunda hastanın zarar görmesi durumu, tazminat davalarına da konu edilebilir. Hukuki literatürde “Malpraktis davaları” olarak adlandırdığımız bu dava türü, halkımızın bu alanda bilinçlenmesiyle son yıllarda ciddi bir artış göstermiştir. Bu durumu hasta hakları açısından son yıllardaki en önemli gelişme olarak değerlendirebiliriz.
- g) Ötenazi yasağı ve tıbbi müdahalede rıza zorunluluğu
Hasta hakları yönetmeliğinin 13. Maddesi açıkça ötenazinin yasak olduğunu belirtmiştir. Mevcut düzenlemeye göre; hasta, her ne surette olursa olsun yaşam hakkından vazgeçemez.
Söz konusu yönetmelik aktif-pasif ötenazi ayrımı yapmasa da, aktif ötenaziyi açıkça yasaklamıştır. Ancak mevcut düzenlemenin bu hali bilhassa pasif ötenazi hususunda tartışmalar doğurmuştur. Kimi hukukçular “tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir.” Hükmüne dayanarak pasif ötenazinin Türk hukukuna uygun olduğunu savunmaktadırlar.
Belirteyim ki, Türkiye’ce kabul edilen İnsan Hakları Biyotıp sözleşmesinin 5. Maddesi tıbbi müdahale için her hak ve surette muhakkak hasta rızası aranmalıdır hükmü gereğince pasif ötenazinin hukuka uygun sayılması gerekir. Durumun istisnası olarak hastanın bilincinin kapalı olması ve hastanın yaşamı açısından tıbbi müdahalenin zorunlu olduğu durumlarda müdahale edilmesi gerektiğini belirtebiliriz.
- h) Hekimin sır saklama yükümlülüğü
Hekim ve hasta arasındaki ilişki istisnalar haricinde bir nevi vekalet ilişkisi olarak görülmektedir. Hekim, hasta ile yapmış olduğu sözleşme sonucunda hastalığın muayenesini, teşhisini, izlenecek tedavi yöntemini belirlemek ile yükümlüdür. Ve bu sözleşme çerçevesinde hekim, hastasıyla olan ilişkisini 3. Şahıslara anlatmamakla yükümlüdür. Fakülte hastanelerinde yapılan muayenelerde dahi hastanın durumunun eğitim amaçlı yalnızca tıp fakültesi öğrencileriyle paylaşılabileceğinin hastaya anlatılması ve hastanın rızasının alınması gerekir.
Sonuç olarak; hasta hakları konusunda vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi hususunda toplumun hemen hemen her kesimine büyük pay düşüyor. Ne yazık ki vatandaşlarımızın çoğu yasal haklarından bihaber. Bugün hala özel sağlık kuruluşlarının acil servislerinde acil vakaların tedavisi için ücret talep ediliyor, oysa bu durum geçtiğimiz yıl yapılan düzenlemeyle yasaklandı. Fakat hastalar haklarını tam olarak bilmediği için ve bu hususta aydınlatıcı çalışmalar yeteri kadar yapılmadığı için bu tür hukuki sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Bir avukat olarak en büyük tavsiyem, haklarınızı detaylıca araştırmanız; eğer bir hakkınızın ihlal edildiğini ve bunun sonucunda zarar gördüğünüzü düşünüyorsanız bir avukata danışarak gerekirse dava yoluna başvurmanız.
Av. M. Burak EFE, LL.M